İstanbul: Kültür Başkentinden Küresel Yaratıcı Şehre doğru…





Haz. Dr. Seza SİNANLAR USLU

Sempozyum Koordinatör Yardımcısı

“21. Yüzyılda Yaratıcı Şehirler ve Endüstriler Sempozyumu” Hepimiz için bu dizideki kelimeler tek başına bilinse de sözcüklerin yan yana gelerek oluşturdukları yeni anlamları ve kavramsal içerikleri öğrenmek için sempozyum bizlere sunulmuş bulunmaz bir imkandı. Zira karşımıza çıkan bu kavramları dünyada ilk defa ortaya koyan ve son yıllarda bu alanda çalışan 12 yabancı uzman, 18 yerli konuşmacı ilk defa İstanbul’da bir araya geldiler. Şüphesiz bu buluşma konuşmacılar açısından önemli olduğu kadar, dinleyiciler açısından da meseleyi kavramak adına kaçırılmaması gereken bir fırsattı. Peki kimdi bu konuşmacılar ve neler anlattılar, tartıştılar? 

Sempozyumun ağır topları olarak “Yaratıcı Şehir” tanımını ilk defa 1970’li yıllarda Glasgow için kullanan, o zamandan bu zamana birçok kentsel organizasyona danışmanlık eden Charles Landry’i, “Yaratıcı Şehir” fikrini “Yaratıcı Endüstri” fikriyle bütünleyerek bu iki kavramdan “Yaratıcı Ekonomi” tanımına ulaşan John Howkins’i, Yaratıcı Şehir modelini İngiltere örneklerinden yola çıkarak Amerika’ya taşıyan ve orada kurduğu merkezle kentlerin yaratıcılıklarını ölçmek üzerine endeksler geliştiren Dr. Linda Lees’i, yaratıcılığın ve üretimin olduğu her yerde fikri mülkiyet haklarının da olduğuna dikkatleri çeken ve bu konuda kısa adıyla WIPO olarak bilinen World Intellectual Property Organization’un başında bulunan Dimiter Gancthev’i, yine Birleşmiş Milletlere bağlı UNCTAD, Ticaret ve Kalkınma Örgütü bünyesindeki Yaratıcı Ekonomi ve Endüstri Program direktörü Edna Dos Santos Duisenberg ile Manchester Üniversitesi Kültür Ekonomisi uzmanı İsmail Ertürk’ü saymamız gerekiyor. Bu kişilerin yanında son 10 yılda büyük bir ekonomik dönüşümle yaratıcı şehir bağlamında çarpıcı bir seyir ortaya koyan Şangay’da bulunan Yaratıcı Endüstriler Merkezi Başkan Yardımcısı Dr. Jin PAN’ı, konuyu akademik olarak ele alanlar arasında YTÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Ruhi Ayangil’i, Loughborough Üniversitesi’nden Oli Mould’u, Hong Kong Çin Üniversitesinden Desmond Hui’yi, Boston Auburn Birliğinden Beth Siegel ile Beate Becker’ı, Manchester Sisha’dan Alnoor Mitha’yı, Tesev’den Fikret Toksöz’ü, 2010 Ajansı Danışma Kurulu Başkanı Hüsamettin Kavi’yi, İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı C. Tanıl Küçük ile aynı odanın yönetim kurulu üyelerinden H. Uran Tiryakioğlu’nu ve Borusan Holding CEO’su Agâh Uğur’u, konuyu İstanbul merkezinde değerlendiren ve kentin özgünlüğünü vurgulayan gazeteci yazar Gündüz Vassaf’ı, geliştirilebilecek politikalar açısından meseleye yaklaşan 2010 Ajansı Dış İlişkiler Direktörü Esra Nilgün Mirze’yi, ajansın Kent Kültürü Yönetmenliği Direktörü Yeşim Yalman’ı bizzat kendi projeleriyle yaratıcı şehir uygulamalarına örnek teşkil eden Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Asım Güzelbey’i, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ Müdürü Nevzat Bayhan’la Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay’ı ve de küçük üretimlerin nasıl yaratıcı ekonomiye dönüşebileceğini oldukça başarılı projeleriyle ortaya koyan yüksek mimar, tasarım yöneticisi Aslı Kıyak İngin’i, Dream Design Factory’nin kurucusu ve İstanbul Design Week Koordinatörü Arhan Kayar’ı, son olarak da geçtiğimiz haftalarda yine bu konulara yakın içerikte gerçekleştirilen çalıştayı düzenleyen Reklamcılar Derneği Başkanı Yiğit Şardan’ı saymak gerekir.  



NELER KONUŞULDU, NELER TARTIŞILDI?

Birinci oturum konunun özünü içermesi nedeniyle Charles Landry, Edna dos Santos Duisenberg ve İsmail Ertürk tarafından gerçekleştirildi. Dos Santos’un vurguladığı başlıklar arasında Türkiye’de Yaratıcı Ekonomilerin nasıl yükseltileceğinin irdelendiği bölüm hayli ilgi çekiciydi. Dos Santos, gelecekteki ekonomilerin teknoloji ve tasarım alanındaki ilerlemelerle güçlenebileceğinin altını çizerken, Unctad’ın bu açıdan bakarak İstanbul’u destekleyebileceğini samimi bir dilde ifade etti. Charles Landry ise 20. Yüzyılın son çeyreğinden itibaren ekonomiye yön veren gelişimlerin internet teknolojisi, bilgi-donanım ve de yaratıcılıkla ilişkilendirildiğini anlattı.  Kentleşmenin şehirlerin kendi ruhu, vizyonu ve kapasitesine uygun olarak şekillenmesi gerektiğini söyledi. Landry, yaratıcılığın ticaretle olan ilişkisine dikkat çekerek, sanat ve kültürün de yaratıcılıkla dolayısıyla da yaratıcı ekonomi kavramlarıyla birlikteliklerinin kaçınılmaz olduğu üzerinde durdu. İsmail Ertürk ise, ekonomik krizler bağlamında meseleye yaklaşarak finansallaşma ve küresel kriz sonrasında yaratıcı ekonomilerin nerelerde geliştiğini örneklerle açıklarken, İstanbul’un bu konu merkezinde ne şekilde konumlanması gerektiğine dair tespitlerini dile getirdi. “İstanbul yaratıcı bir kent mi?” sorusunun da tartışmaya açıldığı bu oturumda “Eğer öyle ise bu yaratıcılığı İstanbul’da nerede, nasıl ve ne tür etkinlikler bağlamında görüyoruz? Şeklindeki sorulara cevap arandı.

“Ulusal ve Kentsel Ekonomik Büyüme Modeli Olarak Yaratıcı Endüstriler”in konu edildiği bir diğer oturumda ise bu konunun piri sayılan John Howkins, WIPO’dan Dimiter Gantchev ve İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi H. Uran Tiryakioğlu önemli bir tartışmayı gündeme taşıdılar.  Oturumun en ilgi çekici yanı kuşkusuz, meselenin birey ölçeğinde ele alınmasıydı. Özellikle Howkins yaratıcılığın ilk aşamada bireyin içinde bulunduğu özgür ortam ve kendi zihnindeki özgürlük fikriyle başladığını, büyümenin de ancak bireyde gelişen yaratıcılıkla mümkün olabileceğini vurguladı. Bu tespitle beraber akıllara ilk gelen de geleneksel ataerkil aile yapımız içinde çocuklarımızın ne denli kendilerini özgür hissedebildikleri sorusuydu. Nitekim Arhan Kayar sonraki oturumda ilkokuldan itibaren hepimizin hiçbir farklılık göstermeksizin herkes gibi Mersin’e gitmemizin öğütlendiği, sürüden ayrılırsak bizi kurtların kapacağı uyarılarını duyarak yetişmiş bir kuşak olarak konunun aslında bireysel gelişim süreciyle ilgili olduğuna dikkatleri çekerek, üniversitelerin ve gençlerin bu alanda öncü rol üstlenmeleri gereğini öne sürdü.  H. Uran Tiryakioğlu’nun çarpıcı verilerle hazırladığı sunumunda ise dünyanın en büyük 16. ekonomisi olan Türkiye’nin cari açıklarını bir türlü kapatamadığı, birçok ülke için sadece pazar olarak görüldüğüne dair tespitler öne çıkarken, yaratıcı endüstriyel ürün üretimimizin çok geride kaldığı işaret edildi. Yine de karamsarlık değil, akılcı olmaktan yana olduğunu söyleyen Tiryakioğlu, Türkiye’nin teknoloji alanından başlayarak pek çok konuda dezavantajlı olmasına rağmen gün geçtikçe bunları aşmakta olduğunu gördüğünü söyledi.

FİKİR VARSA YARATICILIK VARDIR

Fikrin değerli olmadığı yerde, fikri üretimin dolayısıyla da yaratıcı üretimin değer kazanamayacağını ileri süren Dimiter Gancthev ise yaratıcılığın teşvik edilmesine koşut alarak, fikri mülkiyet, çoğaltma hakları, isim hakkı ve patent geliştirme gibi konularda bu işi ciddiye alan ülkelerin daha yaratıcı olduklarına dair bir tespitte bulundu. Son oturumda söz alan Yiğit Şardan da benzer yaklaşımla fikir değerli görüldüğünde ve bir ederi olduğunda ancak yaratıcılığın gelişebileceğine dikkat çekerek doğrudan Gancthev’i desteklemiş oldu. Sempozyumda öne çıkan “Yaratıcılık nasıl ölçülüyor?”, “Yaratıcı Şehirler sıralamasını kimler nasıl hazırlıyorlar?” şeklindeki sorular ise dinleyicilerin büyük ilgili ile takip ettikleri diğer tartışma konularıydı. 

Kuşkusuz bu sempozyumu özel ve de önemli kılan Kültür Başkentinden Küresel Yaratıcı Şehre doğru İstanbul’un nasıl bir değişim gösterebileceğinin tartışılmasıydı. Özellikle de İstanbul’da Uluslararası Yaratıcı Şehirler ve Endüstriler Merkezi’nin kurulması yolunda neler yapılabileceğinin konuşulduğu Yuvarlak Masa’da konuşmacılar ilginç noktalara temas ettiler.

Anlaşılan o ki, İstanbul’da yakın bir gelecekte planlandığı gibi bir merkez hayata geçirilecek. Hele de sempozyumun açılışında bizzat bulunan Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü (UNCTAD) Genel Sekreteri Dr. Supachai Panitchpakdi’nin ileride kurulması hedeflenen merkeze desteklerini dile getirmek üzere İstanbul’a geldiği göz önüne alınır ve de, Devlet Bakanı ve İstanbul 2010 AKB Ajansı Koordinasyon Kurulu Başkanı Hayati Yazıcı’nın da açılış konuşmasına bakılırsa söz konusu merkezin oluşturulması konusunda tarafların işbirliği içinde olacaklarından emin olabileceğimizi görüyoruz.

Diliyoruz ve umuyoruz ki, İstanbul’a dair söylenegelen “doğunun batısı” ya da “imparatorluklar başkenti”, “tarihsel-kültürel değerlerimiz” gibi yıllardır saplandığımız ve artık klişe haline geldiği için yaratıcılığımıza yeni bir görüş sunamayan bu tür tanımlar etrafında düğümlenmiş düşüncelerle değil, İstanbul’un tekilliği ve hiçbir şeye benzemezliği üzerinden, sadece İstanbul’u ortaya çıkaracak, kendimize ve kentimize bu gözle bakabilecek bir merkez kurulabilir ve yaratıcı şehir, yaratıcı ekonomi konularında sözü olan, dünyayla ilişki kuran ve dünyaya buradan fikir sunabilecek bir buluşma, tartışma, çalışma, üretme ortamı sağlanabilir.

(www.yses.yildiz.edu.tr / www.unctad.org / www.istanbul2010.org)

 

© 21. Yüzyılda Yaratıcı Şehirler ve Endüstriler Sempozyumu

http://www.sts.yildiz.edu.tr/
http://www.sts.yildiz.edu.tr/index.php?pro=fak&sayfa=gen&dil=en